Kırsal ekonomiler neden bağımsız
ekonomiler olarak inşa edilmeli?
Prof.Dr. Muhammed Yunus
2006 Nobel Barış Ödülü Sahibi
"Ekonomi teorisi, geniş ve
adaletsiz fırçasıyla, kayıtlı sektöre henüz giremeyenler için her şeyi kapsayan
bir sektör olarak 'kayıt dışı sektör' adı verilen bir sektör oluşturdu."
Ekonomistler her zaman kent
ekonomisini ekonominin motoru olarak hayal ettiler. Kırsal ekonomiye, emek ve
tarımsal girdilerin tedarikçisi rolünü verdiler.
Kırsal alanlardaki temel altyapı
eksikliği göz önüne alındığında, geçmişte haklı bir sebepleri olabilirdi. Ancak
bu artık haklı bir sebep değildir. Dünya değişmiş olsa da, kent-kır ilişkisi
değişmeden kalmıştır. Bugünün kırsal alanları, şehir merkezleriyle hemen hemen
benzer temel altyapıya sahiptir. Kırsal ekonomiyi kent ekonomisine bir ek
olarak tutmak için hiçbir sebep yoktur. Kırsal alanlarda yaşayanların, kent
merkezlerine geçim kaynağı bulmak için göçmen işçi olarak gönderilmesinin,
hiçbir haklı sebebi yoktur. Doğru kurumlar oluşturulursa ve doğru politikalar
benimsenirse, hayatta kalmak için insanlar geçimlerini evlerinin çevresinde
sağlayabilirler. Bu bakımdan, kırsal ekonomi paralel bir ekonomi olarak, kırsaldaki
insan ve doğal kaynaklar için fırsatlar oluşturacak bağımsız bir ekonomi olarak
inşa edilmelidir.
Kayıt Dışı Sektör veya Mikro Girişimci Sektörü
Korona küresel salgını krizi, mesela
Hindistan ekonomisinin sözde “kayıt dışı” sektördeki insanların çaresizliğinin
pek çok zayıflığını ortaya çıkardı. Kırsaldaki insanlar, Hindistan işgücünün
çoğunluğunu oluşturuyor. Günlük geliri olanların, kazançlarının nasıl
birdenbire ortadan kaybolduğunu, milyonlarca göçmen işçinin yüzlerce kilometre
ötedeki eve yürüyerek gitmekten başka seçeneği olmadığını gördük.
İktisat teorisi, geniş ve
adaletsiz fırçasıyla, henüz kayıtlı sektöre giremeyenler için, her şeyi
kapsayan bir sektör olarak “kayıt dışı sektör” adı verilen bir sektör
oluşturdu. Bu insanları teorik görüşlerinin dışında tutmak ve “resmi sektör”
dedikleri heyecan verici sektöre devam etmek teori için uygun bir yoldur.
Ekonomi teorisi kayıt dışı sektörü, ekonomik faaliyetler dünyasına - resmi
sektör - girmeden önce bir bekleme odası olarak ele alır. Bekleme odasındaki
nüfus ne kadar büyükse, ekonominin kapasitesinin o kadar düşük olduğu
düşünülür. Çünkü kayıt dışı sektör ekonomiye herhangi bir kapasite eklemiyor.
İş, kayıt dışı sektörden bir
bireyin kayıtlı dünyaya veya ekonomik dünyaya girmesine izin veren bir bilet
olarak görülür. İktisatçılar, kayıt dışı sektöre karşı tek yükümlülüklerinin iş
oluşturmak olduğunu düşünüyor.
İşler kent merkezlerinde olduğu
için, kent ekonomisiyle meşgul olmayı kendilerine göre haklı buldular. Bu durum,
kayıt dışı sektörü ve kırsal ekonomiyi ekonominin büyük ölçüde unutulmuş bir
parçası haline getirdi.
Grameen Bankı oluşturmak için
yaptığım çalışmalar, bana ekonomik teorinin durumunu tamamen yanlış yorumlandığının
farkına varmamı sağladı. Kayıt dışı
sektörü ekonominin güç merkezi olarak gördüm. Teorisyenler tarafından yapılan
büyük yanlışı kavramsallaştırmalar sebebiyle, bu kadar çok insanın
yaratıcılığının israf edilmesinden dolayı kendimi her an çok mutsuz hissettim.
Bu yanlış kavramsallaştırma, bu
sektör için buldukları küçümseyici isim olan “kayıt dışı sektöre” açıkça
yansımaktadır. Bu sektör için kullandıkları bir diğer garip isim de
“örgütlenmemiş sektör”. Bana komik geliyor. Çünkü, iktisatçılar öncelikle onu
organize etmek için çaba göstermeyi reddediyorlar, sonra onu “örgütsüz sektör”
olarak adlandırarak suçluyorlar.
Sektörü iki kısma ayırabiliriz:
a) bir kısım emeklerini geçinmek için geleneksel sözlü sözleşmelerle satan
ücretli çalışanlardan oluşur ve b) ikinci kısım, el sanatları, ev ürünleri gibi
çeşitli ürünler veya hizmet sunarak küçük ticaret veya üretim yoluyla geçimini
sağlayan insanlardan oluşur.
Bu sektör için uygun ismin bu
sektörde neler olup bittiğini yansıtması ve girişimcilik potansiyelini tanıması
için, “Mikro Girişimci Sektörü” olması gerektiğini düşünüyorum. Bu sektörü ekonominin yaratıcı merkezi olarak
görüyorum. İnsan doğal enerjisiyle büyür. Bu enerji, insanların doğal
girişimciliğinin tohum yatağıdır. Bu sektördeki insanların çoğu, mikro iş
kurmak için para bulamadıkları için kayıt dışı ücretli işlerle geçimini
sağlıyor.
Ekonomistler, kayıt dışı sektörü
gözardı ettikleri için, mikro girişimciler; siyasi liderlerin, politika
yapıcıların, yasa koyucuların ve akademisyenlerin dikkatinden mahrum kaldılar. Diğer
taraftan, akademik ve siyasi taraflardan gelen desteklerle, kayıtlı sektördeki
emek, dünya çapında hükümetlerin ilgisini çekmeye devam etti ve bu da her
hükümette Çalışma Bakanlığının
kurulmasına yol açtı. Bu süreçte emek, kendine adanmış kurumlar edinmiş ve
birçok yasal ve siyasi hakka kavuşmuştur. Hindistan'da, pek çok kampanya ve
mücadeleden sonra, bazı mikro girişimciler, kendilerini “serbest meslek sahibi
işçi” olarak iddia ederek kayıtlı emek olarak tanındı. Ne yazık ki, bazı
haklara erişebilmeleri için kendilerini “işçi” olarak yanlış sınıflandırmaları
gerekiyordu.
COVID-19, Hindistan gibi bir
ekonomide mikro girişimcilerin ne kadar savunmasız olduğunu kitlesel olarak
ortaya çıkardı. Tüm ekonomik teorik çerçevenin “mikro girişimci sektörünü” tanıyarak
ve bu sektöre tüm yasal, politik, sosyal ve mali desteği sağlayarak gözden
geçirilmesini ve düzeltilmesini çok acil hale getirdi. Bu sektör, zirvedeki
milyarlarca dolarlık girişimcilerden ve en alttaki birkaç yüz dolarlık mikro
girişimcilerden oluşan ulusal girişimcilik piramidinin muazzam tabanı olarak
kabul edilmelidir. Onları ülkenin girişimcilik piramidinin temeli olarak
görmek, onları toplum üzerindeki bir yükten ziyade, yükselen en önemli ekonomik
güç olarak kabul etmek daha kolaydır. Böylece, politika hedeflerini oluşturmak
kolaylaşır.
Bu politika hedefleri;
ihtiyaçlarını ve sorunlarını ele almaya adanmış finansal, yasal ve destek
kurumları oluşturarak, mikro girişimcilerin girişimcilik başarılarına
ulaşmalarını desteklemek olacaktır.
Hükümet, yasal destek sağlayarak işe
başlayabilir. İşletmelerin nasıl kayıt altına alınacağına, bunların yasal
sınırlar içinde nasıl işletileceğine, devlet kurumları ile nasıl etkileşimde bulunulacağına,
vergi daireleri ile nasıl etkileşim kurulacağına vb. gibi…Halbuki, bu hususlara ilişkin mevcut kurallar ve
süreçlerin tümü, büyük veya orta ölçekli işletmeler dikkate alınarak
oluşturulmuştur. Eğer, mikro girişimcilerden tüm bu yasa ve yönetmeliklere
uymaları istenirse, büyük bir kriz yaşarlar. Bunlar mikro işletmelerin
kapasitesinin çok üstündedir. Yeraltına inmekten veya işlerinden vazgeçip
hayatta kalmak için diğer iş bulma kuyruklarında görünmekten başka yolları kalmaz.
Böyle bir durumdan kaçınmak için hükümet,
mikro girişimciler için mevcut yasa ve düzenlemelerin uygulanmayacağına dair
genel bir karar alabilir ve özellikle mikro
girişimciler için ayrı bir kurallar ve düzenlemeler demeti yapmalıdır. Süreci
başlatmak için hükümet, şu anda sahip oldukları özgürlüğü ellerinden almak
yerine, mikro girişimcileri desteklemek için yasa ve düzenlemeler yapmakla
başlayabilir. Mesela, hükümet onları, işlerini yürütürken belirli bir dizi
hakka sahip özel bir iş kategorisi olarak tanıyabilir. Hükümet, önceden mevcut
yasa ve düzenlemelerin değil, mikro girişimcilere mahsus yapılan yasa ve
düzenlemelerin, açık bir şekilde sadece bunlara uygulanacağını belirtebilir.
Mikro Girişimciler Bakanlığını
oluşturun
Bir hükümetin geleneksel olarak
başında bir bakanın olduğu bir Çalışma Bakanlığı vardır. Bu, emeğe verilen
siyasi ve ekonomik önemi gösterir. Benzer bir mantıkla, mikro girişimci
sektörüne yasal, kurumsal ve siyasi destek sağlamak için bir “Mikro
Girişimciler Bakanlığı” oluşturmanın çok önemli olduğunu görüyorum. Ne de olsa,
ihmal edilmiş ve kendi hatası olmaksızın terk edilmiş olan ülke nüfusunun neredeyse
yarısından fazlasını oluşturuyorlar.
Bir hükümet; kırsal ekonomiyi
paralel bir ekonomi olarak inşa etmekle, gençlerin kent merkezlerine göçünü
durdurmak, kırsal ürünleri kırsal emekle işleyerek kırsal alanların
sanayileşmesini sağlamak ve kadınları ve toplumun ihmal edilen kesimlerini
entegre etmekle ilgileniyorsa, ana akım ekonomiye, bu bakanlığın kurulması
güçlü bir adım ve kırsal alanlara açık bir mesaj olacaktır.
Mikro Girişimcilere Destek Kurumu
Mikro girişimciler için yeni
yasalar ve düzenleyici bir sistem oluşturmaya paralel olarak, Mikro Girişimciler
Bakanlığı, mikro girişimcilere bütün devlet daireleri ve kurumları ile
ilgilenmelerinde yardımcı olmaya adanmış ayrı bir devlet kurumu oluşturabilir.
Yeni oluşturulan bu devlet kurumu, “Mikro Girişimcilere Destek Kurumu”, hükümet
ile mikro girişimciler arasındaki iletişimi kolaylaştırmayla görevli olmalıdır.
Bu kurum, hükümetin dilini mikro girişimcilere ve tam tersi şekilde
yorumlayacaktır. Mikro girişimcilerin haklarını koruyacaktır.
Herhangi bir mikro girişimci veya
mikro girişimci grubu, herhangi bir devlet dairesi veya kurumu veya herhangi
bir kuruluşla - hükümet veya hükümet dışı kuruluşlarla herhangi bir sorun
yaşarsa, sorunlarını bu kuruma getireceklerdir.
Bu kurumun sorumluluğu mikro
girişimcilerin çıkarlarını koruyarak sorunu çözmektir. Bu kurumun personeli,
mikro girişimcilerin arkadaşları olarak tanınmalıdır.
Bu kurum, aynı zamanda mikro girişimcilerin
çeşitli seviyelerde; il, ilçe, yerel ve ulusal seviyede “Mikro Girişimci
Odalarını” kurmalarına, diğer benzer organlarla ve Hükümetle etkileşimde
bulunmalarına yardımcı olacaktır.
Kimsenin Geçim Kaynağı Bulmak
İçin Doğduğu Yerden Ayrılması Gerekmiyor
Korona küresel virüs salgını tüm
dünya için yeni bir fırsat getirdi. Dünyayı yeni bir başlangıçla inşa etmek,
yeni bir ekonomi ve yeni bir toplum inşa etme yolunda engel olan her şeyi terk
etmek, yeni fikir ve kavramları tanıtarak ve geleceğin yapı taşlarını
oluşturmak için fırsatı verdi. Türkiye bu fırsatı kaçırmamalı. Türkiye’nin,
ekonomisini ve toplumunu yeniden tasarlamak için çok cesur kararlar alması
gerekiyor.
İnsan merkezli bir ekonomi
yaratmak bu programın özü olmalıdır. Bu yeniden tasarım programının temel
hedeflerinden biri, hiç kimsenin - erkekler, kadınlar, gençler - hayatta kalmak
için doğduğu yerden ayrılmamasını sağlamak olmalıdır. Kendi evine yürüme
mesafesinde geçim için yeterli imkânlar olmalıdır.
Bununla birlikte, mikro girişimci
olmak ve inisiyatif almak için kimsenin finansman bulmada zorluk çekmemesi gerekir.
Finans kurumları tüm insanların girişimciliğini desteklemek için hazır
olmalıdır. Kaliteli yükseköğrenim için, hiçbir genç kent merkezlerine gitmek
için köylerinden ayrılmak zorunda olmamalıdır. Kırsal alanlarda Türkiye’nin
geçmiş tarihinde de yer almış ve dünyaya örnek olan Köy Enstitüleri 2.0 hayata
geçirilebilir. Kırsal kesimdeki insanların kaliteli sağlık ve eğitim için kendi
köylerini terk etmek zorunda kalmamalarını sağlamak için halıhazırda Türkiye’de
her ilde üniversiteler açılmış olup, sanat ve meslek okulları, hemşirelik ile
hayvancılık ve tarım okulları kırsalda yaygınlaştırılmalıdır. Bir politika
meselesi ve kırsal halkın bir hak meselesi olarak bunun yapılması gerekiyor.
Mikro Girişimcileri Finansman
Bulamamaktan Kurtarmak
Kayıt dışı sektördeki insanları
mikro girişimciler olarak gördüğümüz an, yeni kurumlar inşa etme alanı hemen
ortaya çıkıyor.
Kırsal alan için uygun bir
finansal sistem oluşturarak, girişimcilik piramidinin tabanındaki yaşamı
ateşleyebiliriz. Finans, girişimciliğin temel yakıtıdır. Ancak adil finansal
hizmetler, mikro girişimciler için her zaman çok uzak oldu. Onlar için inşa
edilmiş herhangi bir finans kurumunun yokluğunda ve herhangi bir kaynaktan
finnasman imkânı bulunamadığı takdirde, dünyada tefeciler için en önemli yem
dar gelirliler olmaya devam ediyor. Mikro girişimcilerin çoğu girişimcilik
yolculuğuna eli boş başlıyor. Dünyada dar gelirlerin bazıları girişimcilik faaliyetine
tefecilerin finansmanıyla başlar ve kredilerin sert şartları olması sebebiyle,
bununla güçlükle büyüyebilirler. Mikrokredi, dar gelirliler için yeni ve büyük
bir destek olarak ortaya çıktı. Ancak dünyada henüz küçük bir kısmına
ulaşılabildi.
Kredi Ufkunu Genişletmek İçin
Hindistan'daki Son Girişimler
Hindistan, mikrofinans
programları aracılığıyla nüfusun daha yoksul kesimlerine, özellikle kırsal
kesimdeki kadınlara krediye erişim sağlayarak son otuz yıldır kredi ufkunu
genişletme hedefi üzerinde çalıştı. Resmi krediye erişim önemli ölçüde artmış
olsa da, mikro girişimcilerin büyük çoğunluğunun tefeciden kendilerini
kurtarması için hala uzun bir yol var.
Hindistan’da Kendi Kendine Yardım
Grubu (SHG) kredileri ve Mikro Finans Kuruluşları(MFI) kapsamındaki borçluların
sayısının yaklaşık 85 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Ticari bankalar
ayrıca, öncelikli sektör kredilerini ve mikro girişimciler için MUDRA
(Mikro-Birimler Geliştirme ve Yeniden Finansman Ajansı) kredileri gibi diğer
hükümet programlarını dağıtmak için kanallar olarak MFI'ler ile birlikte
çalışıyorlar.
Hindistan’da mikrofinans;
bankalardan alınan kredilere, ve ticari risk sermayesi şirketlerinin
özkaynaklarına bağlıdır. Sonuç, küçük
girişimci borçlularının yüksek borç verme maliyeti ve borçluları için ise kısa
vadeli kredilerdir. Yüksek fon maliyetleriyle karşı karşıya kalan geri dönüş
arayışındaki MFI'ler, nüfusun düşük-orta gelirli kesimine odaklanıyor.
Mikrofinansın gelir getirici kredilere odaklanma hedefinden saparak, karlılığı
artırmak için portföylerine tüketim kredileri eklediler. Mevduat alma izninden yoksun
bırakılan MFI'ler, kendi ayakları üzerinde durma imkanı olmadan finansman
kurumlarının temsilcileri olarak kaldılar.
Gerçek Mikrofinans Bir Sosyal
İşletmedir
Hindistan’da bazı MFI'lere
kendilerini Küçük Finans Bankalarına dönüştürmeleri için bir lisans verildi.
Yüksek sermaye ihtiyacı gereği, kâr amacı güden yatırımcıların eline geçti. Halbuki,
geliştirdiğimiz ve dünyada öncülük ettiğimiz mikrofinans kurumlarının temel
özelliklerine her zaman dikkat çektim ve insanları uyardım. Hindistan’da yapılan
mikrokredi çalışması bir sosyal işletmecilik değildir.
Bir mikrofinans kurumunun dar
gelirli mikrogirişimcileri desteklemesi için temel unsurları şunlardır: a)
sosyal bir işletme olmalıdır, b) en yoksul kırsal kesime adanmış olmak -
kadınlara odaklanmak, onların girişimciliğini desteklemek, c) teminatsız bankacılığa
dayanacak, d) ve mali olarak kendi kendine yeten bir kurum olmaya devam
ettiğinden emin olmak için vadesiz mevduat alma gücüne sahip uygun bir banka
olmak.
Mikrofinansın sosyal işletme
kısmı sadece tamamen unutulmuş değil, hatta birçok mikrofinans kurumu,
kendilerini coşkuyla yüksek kârlı işletmeler olarak tanıtıyor. Tefecilerle
savaşmak için mikrofinans kurumları oluşturduk, ancak mikrofinans kurumlarının
tefecilerin elinde bir araç haline gelebileceği bir günün geleceğini asla
düşünmedik. Bu kötüye kullanım kavramı oldukça yaygınlaştı. Gerçek bir
mikrofinans kurumunun sosyal bir işletme olarak tasarlanması ve işletilmesi
gerektiği konusunda ısrar ederek, gerçek mikrofinans kurumu ile yanlış kurum
arasındaki farka dikkat çekmeye devam ediyoruz.
Mikrofinans, ticari bankacılık
sistemine meydan okuyarak Bangladeş'teki Grameen Bank ile ortaya çıktı. Grameen
Bank uygulması, bankaların fakirlere borç vermemesinin asıl sebebinin, halkın
kredi değerliliğiyle ilgili olmadığını, genellikle anlatıldığı gibi, insanın
kendisinin ticari bankalar nezdinde bir değerinin olmaması olduğunu ortaya
koydu.
Grameen Bank, mevcut bankacılık
normlarına meydan okuyan cesur bir bankacılık - teminatsız bankacılık kavramı
geliştirdi. Bu, mikrokredi veya mikrofinans olarak tanındı. Hindistan bunu
benimsedi ve dünyadaki en büyük mikrokredi programı haline geldi. Hindistan'da
mikrofinansın iki temel özelliği eksiktir: a) onu sosyal bir işletme olarak
yürütmek (yani, borçlu olmayanlar tarafından kişisel kar elde etme niyeti
olmayan bir işletme olarak) ve b) vadesiz mevduat almak. Şimdi bu iki özelliği
Hint mikrofinans dünyasına entegre etmek için mükemmel bir zaman.
Mikrofinans, COVID-19 Krizinden
Sağ Çıkabilecek mi?
Şimdi korona krizi yeni bir
soruyu gündeme getirdi - dünyadakii mikrofinans bu büyük krizi atlatabilir mi?
Bangladeş'teki deneyimimiz göz
önüne alındığında, cevap kesin bir “evet”. Bangladeş rutin olarak, sel ve
siklonlardan geçiyor, evleri, mülkleri, hayvanları, işletmeleri yok ediyor,
hatta can alıyor. Ancak, mikrofinans her zaman geri döner. Yoksul insanların
hayatları sonsuz felaketlerle örülmüştür. Afetlerle başa çıkmak, mikrofinansın
ayrılmaz bir parçasıdır. Grameen Bank, personelinin mikrofinansın parayla değil
insanlarla ilgili olduğunun anlaşılmasını sağladı. Para, insanlara hayatları
için savaşma şansı veren bir araçtır.
Türkiye’de Mikrofinans Uygulaması
Türkiye’de mikrofinans
uygulamasını, Türkiye İsrafı Önleme Vakfı ile Grameen Trust birlikte müşterek
proje olarak 2003 yılında Türkiye Grameen Mikrofinans Programı(TGMP) olarak
başlattık. 30 Temmuz 2020 tarihi itibariyle, 64 ilde 92 şubede, 200.000 dar
gelirli kadına teminat ve kefalet olmadan 1 milyar liradan fazla mikrokredi
sağlandı.
TGMP; 2006 yılından beri
PricewaterhouseCoopers’ tarafından denetlenmekte olup, Vakfı Mütevelli
Heyetine, Yönetim Kuruluna ve Denetim Kuruluna her ne ad altında olursa olsun
tek kururş gelir sağlanmayan bir sosyal işletmedir. Burada amaç, yoksul
kadınların girişimcilik için ihtiyaç duydukları finansmanı, faiz almadan ve kar
amacı gütmeyen sadece işletme giderlerinin karşılanması maksadıyla cüzi bir
hizmet bedeliyle ve teminatsız sağlamaktır. Korona küresel salgın sırasında da,
kesintisiz olarak dar gelirli kadınlara finansal destek sağlanmaktadır.
Türkiye’de de en az 5 milyon dar gelirli mikrogirişimcinin faydalanması maksadıyla,
bu alandaki gayretlerin arttırılması yararlı olacaktır.
Mikro Girişimci Sektörü için
Mikro Girişimci Bankası
Mikro girişimci sektörü bir bütün
olarak, “Sosyal İşletme Mikro Girişimci Bankası (MGB)” olarak yeni bir özel
finans kurumu çeşidini hak ediyor. Gerekirse yeni bir yasa çıkararak bu
kururluş oluşturulursa, tüm mikro girişimci sektörü, önemli ölçüde
değişecektir. MFI'ler ve küçük finans bankaları, sosyal işletme MGB'leri
oluşturmada öncülük rolü üstlenebilir. Tüm MGB'lerin sosyal işletme haline
getirilmesi yasal olarak zorunlu hale getirilmelidir.
Sosyal işletme, insanların
karşılaştığı belirli bir sorunu çözmeyi amaçlayan, kişisel karı sıfır olan bir
iştir. Bu husus, mikro girişimciler için oluşturulmuş herhangi bir finans
kurumuna yerleştirilecek çok önemli bir özelliktir. Tefecilik geleneği göz
önüne alındığında, mikro girişimciler için kurulan finans kurumları,
operasyonlarında tefecileri taklit etmeye hemen başlarlar.
MGB'lerden kişisel kar elde
etmenin önünde bir engel yoksa, yüksek kar arayan yatırımcılar, pazarın
büyüklüğünden dolayı ona yöneleceklerdir. Yapılması gereken en güvenli husus,
MGB'in sosyal bir işletme olmasını kanunen zorunlu kılarak kişisel kazanç kapısını
kapatmaktır.
Mevcut ticari bankalar, küçük
finans bankaları, kooperatif bankaları, diğer finansal kuruluşlar, STK'lar,
şirketler, bireyler, MFI'ler bir yan kuruluş veya yeni bir kuruluş olarak MGB lisansı
için başvurabilmelidir.
MGB'ler, işsiz gençlere girişimci
olmaları için öz sermaye sağlamak amacıyla iştirakleri olarak Sosyal İşletme
Girişim Sermayesi Fonları oluşturabilirler.
MGB'lerin amacı, tüm mikro
girişimcileri dünyadaki resmi ve gayri resmi tefecilerden, fakirler üzerinden
para kazananlardan kurtarmak olacaktır.
Kolaylaştırıcı Düzenleyici
Otorite Başarı için Çok Önemlidir
MGB'lerin başarısını sağlamanın
bir diğer önemli yönü, kolaylaştırıcı ve yol gösterici bir düzenleyici otorite
oluşturmaktır. Yoksullar için MGB'ler, finans kuruluşlarının işleyişi için gerekli
kavram ve yaratıcılık konusunda ehil olmayan düzenleyiciler tarafından
düzenlenirse, başarısızlığa mahkum olacaktır. Sempatik, yol gösterici ve kolaylaştırıcı
olmayan düzenleyiciler, mikro girişimciler için finans kurumlarının tüm imkanlarını
yok edebilir.
Bangladeş, 2006 yılında bir
Parlamento Yasası ile Merkez Bankası Başkanı tarafından yönetilen özerk bir
birim olarak bir Mikrokredi Düzenleme Kurumu oluşturdu. Bangladeş'teki mikro
kredi sisteminin başarısına önemli ölçüde katkıda bulundu.
MGB Kırsal Kurum Olarak
Oluşturulmalı
Kırsal ekonomileri bağımsız
ekonomiler haline getirmek için temel gerekliliklerden biri, kırsal alanlara
adanmış kurumlar oluşturmak olmalıdır. Tarihsel olarak kentsel kurumların
kırsal alanlar için uygun olmadığı gerçeği göz ardı edilerek, kırsal alanlara
kurumsal hizmet ihtiyacını karşılamak için, kentsel kurumlar kırsal alanlarda yaygınlaştırıldı.
Bu işi yapmak konusunda da hevesli değillerdi. Sonuç olarak, kırsal alanlar
hiçbir zaman kendi yolunda büyüme fırsatı bulamadı.
MGB'ler, yalnızca kırsal
alanların ihtiyaçlarına adanmış bir kırsal finans kurumu yaratmanın ilk adımı
olabilir. Kırsal bir kurum olarak büyümesini sağlamak için MGB'lerin merkezi
kırsal alanlarda yer almalıdır. Kırsal mevduatı kentsel alanlara aktarmak için
seferber eden kent merkezli bankaların aksine, MGB’ler kırsaldaki
mikro-girişimcilere fayda sağlamak için kırsal ve kentsel mevduatları seferber
etmelidir.
Hükümet, tüm ticari bankaları ve
finans kurumlarını, kırsal mikro girişimcilere hizmet veren kırsal yan kuruluşlar
olarak sosyal işletme MGB'leri oluşturmaya teşvik edebilir. Onları teşvik etmek
için hükümet, bankalara ve tüm finans kuruluşlarına, MGB operasyonlarının
büyüklüğüne bağlı olarak kendi ana işlerinde tercihli muamele sağlama gibi
teşvikler verebilir.
Özel sosyal işletme MGB'lerine ek
olarak, özel olarak kırsal için tasarlanmış sosyal işletme risk sermayesi
fonları, sosyal işletme yatırım fonları, sosyal işletme sigorta şirketleri vb. diğer
faaliyetler de olmalıdır.
Doğru Zaman
Sosyal İşletme Mikro Girişimci
Bankasının oluşturulması, kitlelerin girişimci gücünü açığa çıkarmanın ve
kırsal ekonomiyi geleneksel kent merkezli ekonomiye paralel bir ekonomi olarak
yaratmanın anahtarıdır.
Doğru kavramsal çerçeve ve uygun
kurumlar ve politikalar geliştirildiğinde, kırsal ekonomiler dünyanın geri
kalanıyla ilgilenen güçlü ekonomiler olabilir.
Türkiye’deki tüm kırsal alanları
kapsayan bilgi ve iletişim teknolojisi ve daha temiz hava kalitesine iyi bir
siyasi destek eklenebilirse, eğitim kurumlarının ve sağlık tesislerinin de
mevcudiyeti, birçok işletme için yer seçimi olarak kentsel merkezlere göre
birçok avantaja sahip olacaktır. İşlenmemiş tarımsal girdilerin taşınması ve
şehirlere göçmen işgücü gönderilmesi geçmişte kalabilir. Bunu gerçekleştirecek
olan, kırsal ekonominin yeni vizyonudur.
Bu yeni vizyon için doğru zamandır.
Gelişmelerden haberdar olmak istiyorsanız
e-mail listemize katılabilirsiniz.
Bademlidere Mahallesi 265. Sokak 4/9 Ulusoy Apartmanı Kat:2 06700 Çankaya / ANKARA
Tel: (0312) 436 90 90
Fax: (0312) 436 90 24
E-Mail: bilgi@tgmp.net